Many studies on test anxiety among adult language learners have been performed, while only a few studies have dealt with overall test anxiety. In addition, these studies do not specifically address test anxiety in foreign language learning among elementary school language learners. Thus, this study aims to investigate the level of test anxiety among young learners of English as a foreign language (EFL) and the relationship between test anxiety and factors such as gender, age, grade, achievement level, and economic background. The sample group for the study consisted of 477 EFL learners from five elementary schools. A background questionnaire and the Test Anxiety Scale (TAS) were used to collect data. The collected data were used to provide a descriptive and correlational analysis to address the research questions. The results show that young language learners have a low level of test anxiety and that the variables are significantly correlated with some items in the scale.
Keywords: English as foreign language; children and young adolescents; test anxiety
Genişletilmiş Özet
Problem: Araştırma sonuçları, tutum, inanç, beklenti, isteklendirme, duyuşsal durumlar gibi değişkenlerin yabancı dil öğrenimi üzerinde anlamlı etkiler bıraktığını; duyuşsal durumlardan biri olan sınav kaygısının da öğrenme sürecinde dikkate değer etkilere neden olduğunu göstermektedir (Aydin & Zengin, 2008; Aydın, 2008; Aydın, 2009). Ancak, sınav kaygısı üzerine odaklanan çalışmalar, çoğunlukla yetişkin yabancı dil öğrencileri üzerine yoğunlaşmış, çocuklar üzerinde yapılan çalışmalar ise yabancı dil kaygısı üzerine odaklanmıştır (Chan & Wu, 2000; Chan & Wu, 2004). Oysa ülkemizde zorunlu eğitim, 1997 yılından beri sekiz yıla çıkarılmış, yabancı dil dersleri sadece 6, 7 ve 8. sınıflar için değil aynı zamanda 4. ve 5. sınıf öğrencileri için de zorunlu olmuştur. Bunun yanı sıra, yabancı dil derslerinin konuları, liselere öğrenci yerleştirmek için uygulanan Seviye Belirleme Sınavının (SBS) içeriğine de yansıtılmış; sonuç olarak İngilizcenin yabancı dil olarak öğrenimi, dikkate değer bir önem kazanmıştır. Ancak, sınav kaygısının yabancı dil öğreniminde önemli bir değişken olduğu dikkate alındığında, ciddi bir düzeyde araştırma eksikliğinin olduğu açıktır.
Yapılan çalışmaların sonuçları, yabancı dil olarak İngilizce öğreniminde sınav kaygısının anlamlı bir faktör olduğunu ve bazı faktörlerin de sınav kaygı düzeyi üzerinde etkilere sahip olduğunu göstermektedir (Aida, 1994; Petridou ve Williams, 2007). Bu faktörler arasında; cinsiyet, yaş, sınıf, ekonomik düzey ve başarı gibi denek değişkenlerinin sınav kaygı düzeyi üzerindeki etkileri başlıca araştırma konularındandır. Chan ve Wu (2000, 2004) tarafından yapılan iki ayrı araştırmada, yabancı dil öğrenen çocuklarda dil kaygısının incelenmesi amaçlanmış, sınav kaygısının dil kaygısının bir nedeni olduğu sonucuna erişilmiştir. Bir diğer çalışmada (Koçkar, Kılıç ve Şener, 2002), ilköğretim öğrencilerindeki kaygının akademik başarıyı düşürdüğü sonucuna varılmıştır. Duman (2008) tarafından yapılan araştırmada da, 8. sınıf öğrencilerinin dil kaygı düzeyi ile cinsiyet, baba mesleği, okul türü, gelir düzeyi gibi değişkenler arasında anlamlı ilişki olduğu görülmüştür. Bir başka çalışmada (Erözkan, 2009), çocuklardaki sınav kaygısının önemli bir depresyon göstergesi olduğu sonucuna varılmıştır. Sonuç olarak, yapılan çalışmalarla ilgili olarak iki önemli sorun göze çarpmaktadır: Birincisi, sınav kaygısı ile ilgili çalışmalar çoğunlukla yetişkin öğrenciler üzerinde yoğunlaşmış, çocukların örneklem olarak alındığı çalışmalarda da dil kaygısı odak olarak alınmıştır. İkinci olarak, ülkemize yapılan çalışmalar, çocukların taşıdığı dil kaygısı üzerinde yoğunlaşmış olmakla birlikte İngilizceyi yabancı dil olarak öğrenen öğrencilerin kaygı düzeyleri araştırılmamıştır. Bu nedenlerden dolayı, bu çalışma, İngilizceyi yabancı dil olarak öğrenen ilköğretim öğrencilerinin sınav kaygı düzeylerini bulmayı ve kaygı düzeyi ile cinsiyet, yaş, sınıf, başarı düzeyi ve ekonomik durum gibi değişkenler arasındaki ilişkiyi araştırmayı amaçlamaktadır.
Yöntem: Çalışmanın örneklem grubu, Balıkesir'deki beş ayrı ilköğretim okulunda öğrenim gören 477 öğrenciden oluşmaktadır. %51.3'i kız, % 48.7'si erkek olan katılımcıların yaş ortalaması 11.8'dir. Sınıflara göre dağılımı, 100 (4), 95 (5), 89 (6), 92 (7) ve 101 (8) olan öğrencilerin başarı düzeylerini belirlemek için resmi sınavlardan alınan puanlar kullanılmış, puanların aritmetik ortalaması 100'lük ölçekte 72.8 olarak bulunmuştur. Öğrenci velilerinin aylık gelir ortalaması ise 1.149 TL olarak hesaplanmıştır.
Veri toplama aracı olarak, katılımcıların yaş, cinsiyet, sınıf, puan ortalaması ve aylık gelir durumlarını sorgulayan bir anket ile Sarason (1978) tarafından geliştirilen Sınav Kaygı Ölçeği kullanılmıştır. Ölçek, sınav kaygı düzeyini belirlemeyi amaçlayan 37 çoktan seçmeli maddeden oluşmuştur. Ölçek soruları araştırmacı tarafından Türkçeye çevrildikten sonra beş İngilizce öğretmen adayı tarafından gözden geçirilerek düzeltilmiş, 10 kişilik bir ilköğretim öğrenci grubuna uygulanarak ılımlılaştırılmıştır. Anket ve ölçeğin uygulanmasının ardından, toplanan veri, SPSS yazılımı kullanılarak analiz edilmiş ve kaygı düzeyini belirlemek için sayı, ortalama ve standart sapma değerleri, değişkenler ve sınav kaygısı arasındaki ilişkiyi görebilmek için de t-test ve ANOVA değerleri bulunmuştur.
Sonuçlar: Çalışma sonucunda altı sonuca ulaşılmıştır. İlk olarak, İngilizceyi yabancı dil olarak öğrenen çocuklar, yeterli ölçüde çalıştıklarında ve sınavlar hakkında bilgilendirildiklerinde düşük düzeyde bir sınav kaygısı taşımaktadırlar. Diğer yandan, kaygının düzeyi, belirli durumlarda orta düzeye yükselmekte, bu durum bir takım fiziksel ve duyuşsal sorunlara neden olmaktadır. Bahsedilen durumlar, sınava hazırlanırken yaşanan karışıklık, sınav sonucu başarısız olma korkusu, sürpriz sınavlar ve gelecek korkusu ile sınırlıdır. Bu durumlardan kaynaklanan sınav kaygısı, öğrencilerde kalp çarpması, iştahsızlık ve titreme gibi fiziksel sorunlara; panik olma, şaşkınlık gibi duyuşsal problemlere yol açmaktadır. Bütün bunlara rağmen, öğrenciler, sınav yerine ödev hazırlamanın daha uygun olacağına da inanmamaktadırlar. İkinci olarak, erkek öğrenciler, sınava hazırlanma sürecinde daha kaygılı bulunurken, kız öğrenciler, sınav sırasındaki gerginlik yaratan durumlar konusunda daha yüksek düzeyde farkındalık düzeyine sahiptirler. Üçüncü olarak, yaşça büyük öğrenciler küçük olanlara göre, sınavlar konusunda kendilerini daha sıkıntılı hissetmekte, sınav sonrası daha depresif olmakta, daha yoğun düzeyde başarısızlık korkusu yaşamaktadırlar. Ayrıca, yaşça büyük öğrenciler, hızlı nefes alma ve mide ağrısı gibi fiziksel sorunları daha yoğun yaşamakta, testlerin performansları üzerindeki etkilerini daha olumsuz bir biçimde hissetmekte, böylece sınav yerine başka etkinliklerin değerlendirilmesi gerektiğine inanmaktadırlar. Dördüncü olarak, yaşın kaygı düzeyi üzerindeki etkilerine ek olarak, daha üst sınıftaki öğrenciler, daha düşük sınıftakilerle karşılaştırıldıklarında, sürpriz sınavlardan dolayı kendilerini daha kaygılı hissetmektedirler. Beşinci olarak, sınav kaygısı öğrencilerin başarıları üzerinde kolaylaştırıcı bir etkiye sahiptir. Başarı düzeyi yüksek olan öğrenciler, sınav kaygısı uyandıran durumlarla ilgili olarak daha yüksek oranda farkındalığa sahiptir. Son olarak, ekonomik düzeyi yüksek olan öğrenciler, düşük olanlara göre çalışma yoğunluğu arttıkça bildikleri konuları daha çok karıştırmaktadır.
Çalışmadan elde edilen bulgular, önceki çalışmaların sonuçları ile karşılaştırıldığında, iki temel farklılık göstermektedir. Öncelikle, düşük düzeydeki öğrencilerin daha kaygılı oldukları bulgusunun aksine bu çalışmada, başarı düzeyi yüksek olan öğrencilerin daha kaygılı oldukları bulunmuştur. Ek olarak, önceki bulguların aksine, İngilizceyi yabancı dil olarak öğrenen çocuklar, düşük düzeyde kaygı taşımaktadırlar.
Öneriler: Çalışmadan elde edilen sonuçlara dayanarak bazı öneriler sunmak mümkündür. Öncelikle, yeterli ölçüde çalışmanın ve testler hakkında öğrencilerin bilgilendirilmelerinin, kaygıyı düşüren etkenler olduğu bulgusundan yola çıkarak, öğretmenlerin çalışma becerileri ve testlerle ilgili bilgilendirme konusunda farkındalık sahibi olmaları gereklidir. Diğer yandan, orta düzeyde bir sınav kaygısının bazı fiziksel ve duyuşsal sorunlara neden olmasını engellemek için öğretmenlerin kısa ve uzun dönemde uygulanan rahatlatma teknikleri konusunda bilgilendirilmeleri de gereklidir. Ek olarak, anne-baba, öğrenci ve öğretmen arasındaki iletişim stratejileri de kaygıyı engellemek açısından gözden geçirilmelidir. Daha dar bir bakış açıcı ile sınav kaygısı ile bağlantılı faktörler konusunda öğretmen ve anne-babalar bilgilendirilmeli, okullardaki rehberlik uzmanlarının da yardımı ile günlükler, akran ve grup sohbetleri, öğrenci, öğretmen ve anne-babaların gözlemlerinden elde edilen bulgular paylaşılarak neden ve nasıl sorularının cevapları kapsamlı bir şekilde paylaşılmalıdır. Sonuç olarak, içerisinde kaygı doğuran faktörlerin olmadığı bir öğrenme ortamı yaratmak ne mümkün ne de uygulanabilir bir düzeydedir. Bu yüzden, kaygıdan kaynaklanan fiziksel ve duyuşsal sorunların olabildiğinde düşük düzeye çekilerek, kaygının yararlı etkilerinden faydalanmak, daha faydalı görülmektedir.
Anahtar Sözcükler: Yabancı dil olarak İngilizce öğrenimi, çocuklar, sınav kaygısı
Primary Language | en;tr |
---|---|
Journal Section | Educational Sciences and Sciences of Field Education |
Authors | |
Publication Date | March 28, 2013 |
Published in Issue | Year 2013Volume: 4 Issue: 1 |
This journal uses a CC BY-NC-SA license.
[email protected] http://www.e-ijer.com Address: Ege University Faculty of Education İzmir/Türkiye