Bu makale ifade özgürlüğünün habis terör propagandasının bir bahanesi olarak İsveç’te PKK ve yandaşları tarafından istismar edilmesini incelemektedir. Çalışmada ayrıca terör, propaganda ve ifade özgürlüğü kavramları incelenmiş, bu kavramlar arasındaki ilişki üzerinde durulmuştur. 24 Ocak 2022 yılında başlayan Rusya Ukrayna savaşından sonra, Finlandiya ve İsveç Rusya’dan duydukları güvenlik kaygıları gerekçesiyle NATO’ya katılmak için harekete geçtiler. Ancak bu ülkelerin terör örgütleri PKK/YPG ve FETÖ’ye verdikleri destek ve himaye nedeniyle üyelikleri Türkiye tarafından bu örgütlere karşı belirli yasal adımların atılması şartına bağlandı. Her ne kadar Finlandiya bu adımları atıp Türkiye’nin de onayıyla NATO’ya girse de, İsveç’in üyelik süreci terörizm ve ifade özgürlüğü gibi bazı önemli tartışmalara neden oldu. Özellikle İsveç’te yaşanan gelişmeler, terör örgütü PKK destekçilerinin protesto gösterileri ve İsveç makamlarının bunlara kayıtsız kalması Türk makamlarında İsveç’e karşı gerginliğe neden oldu. Türk makamları olayları kınayarak bunun bir terör propagandası olduğunu belirtseler de İsveç bu eylemlerin ifade özgürlüğü kapsamında değerlendirilmesi gerektiğini belirtmektedir. İsveç örneğinde olduğu gibi, terör propagandası ve ifade özgürlüğü arasındaki ilişki genellikle bıçak sırtı bir tartışma olmuştur. Bu makale bu ikili arasındaki karmaşık ilişkiyi İsveç kapsamında uluslararası düzenlemeleri ve alandaki yazınları inceleyerek nitel bir araştırma ortaya koymaktadır. Bu incelemelerin neticesinde, bu çalışma ifade özgürlüğünün habis terör propagandasının bir bahanesi olarak değerlendirilemeyeceği sonucuna varmaktadır.
This article examines the exploitation of freedom of speech as a justification for malign propaganda of terrorism by the terrorist organization, PKK, and its supporters. The study also examines the concepts of terrorism, propaganda, and freedom of expression, and emphasizes the relationship between these concepts. After the break of the Russian-Ukraine conflict on 24 February 2022, Finland and Sweden submitted applications for membership in the North Atlantic Treaty Organization with security concerns. Yet Türkiye’s concerns regarding the support, the asylums, and permitted activities of PKK/YPG and FETO in Finland and Sweden have made the ratification process conditioned to some legal steps to be taken against PKK and FETO by these countries. The application process of Sweden brought about some significant discussions such as terrorism and freedom of expression. Especially, the protests of the PKK supporters in Sweden are matters of tension against Sweden in the Turkish government because of the indifferences of the Swedish authorities. In contrast to the Turkish authorities who condemned and declared the incidents as the propaganda of terrorism, the Swedish authorities declared it to be regarded in the frame of freedom of expression. As in the specific case of Sweden, the relation between propaganda of terrorism and freedom of expression has always been a knife-edge discussion. By analyzing the existing international regulations and literature on the propaganda of terrorism and freedom of expression, this article follows a qualitative method. Additionally, the scope of the article will be the case of Sweden where PKK and its supporters have been effective. As a result of the analysis, it is concluded that freedom of expression cannot be considered a justification for malign propaganda of terrorism.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Konular | Siyaset Bilimi (Diğer), Uluslararası İlişkilerde Terörizm, Uluslararası İlişkiler (Diğer) |
Bölüm | Araştırma Makaleleri |
Yazarlar | |
Erken Görünüm Tarihi | 27 Ocak 2024 |
Yayımlanma Tarihi | 27 Ocak 2024 |
Gönderilme Tarihi | 10 Ekim 2023 |
Kabul Tarihi | 25 Ocak 2024 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2024 Cilt: 3 Sayı: 1 |